Kristaller
Kristallerle Yaşamak
Kristallerle yaşamak, taşları “mucize” diye yüceltmek değil; kendi bilincimizi, ritmimizi ve sınırlarımızı tanımaktır.
Taş, bir araçtır; özne insanın kendisidir. Bu yüzden kristallerle yolculuk, önce etik bir anlaşmayla başlar:
Ben sorumluluğu bilincimde taşırım, taşı mitleştirmem; onu saygıyla, bilgiyle ve niyetle kullanırım.
Taşların Temizliği ve Enerji Yenileme Ritüelleri
Her kristal bir süre sonra, tıpkı bir aynanın tozlanması gibi, taşıdığı enerjinin ağırlığını hissettirir.
O artık kirlenmiş değil, sadece “dolu”dur. Çünkü her taş, kendisine dokunan bilinci kaydeder.
Bu nedenle temizlik, yalnızca taşın değil, enerjinin yeniden doğumudur.
Kristalin doğasında ne kadar mükemmel bir düzen olursa olsun, insan titreşimiyle temas ettiğinde o düzen bozulabilir.
Bu yüzden taşların periyodik olarak fiziksel ve enerjisel arınmaya ihtiyacı vardır.
Taşların Dili / Şifa Alanları
Doğada hiçbir şey tesadüf değildir. Bir kristalin rengi, şekli, çizgisi, hatta dokusu bile bir dil konuşur.
O dil, sessiz ama çok eskidir. Bir taşın içine baktığında, sadece minerali değil, kendi bilincinin yankısını görürsün.
Çünkü taşın titreşimi dışarıdan içeriye değil, içeriden dışarıya işler.
Kristallerin dili, duyguların ve düşüncelerin ötesindedir; titreşimle, niyetle, ışıkla anlaşılır.
Bu dili çözmek, aslında kendi enerjini tanımaktır.
Kristal Grupları ve Enerji Aileleri
Dünya üzerindeki tüm kristaller, milyarlarca yıllık jeolojik süreçlerin sonucudur. Ancak kimyasal yapılarına göre incelendiğinde, bu taşların bir kozmik düzene sahip olduğu görülür.
Bilim bu düzeni “mineraloji sınıflandırması” olarak adland ırır; kadim bilgelikler ise ona “yaratılışın geometrisi” der. Her grup, doğanın bir unsurunu temsil eder: toprak, ateş, su, hava, eter.
